EN YENİLER

Dost Siteler

buyuk-osmanli-devleti

Evliya Çelebi'nin Anlatımıyla AYASOFYA...

Evliya Çelebi'nin Anlatımıyla AYASOFYA...


Büyük ve eski bir mabed olan Büyük Ayasofya'dan

söz edelim:

Yunan tarihçilerinden Yanivan'ın tarihinde anlatıldığına göre,

Hazreti Süleyman dünyanın dört bir yanını gezerken, bir sabah

rüzgârı, Süleyman'ın tahtını Sarayburnu'na getirir. Hz Süleyman

orada bir mabed yaptırır. Âdem'den 5052 yıl sonra, Madyan

oğlu Yanko'nun torunlarından Kral Vizendon çıkar. Bu kral

İstanbul'u yedinci kez tamir edip dünyada ün yapan bir hükümdar

olur. Vizendon'un kızı Makedonya şehirlerinden Sofya'da doğar.

Bu nedenle adına "Ayasofya" denilir. Babasının İstanbul kalesinin

dört tarafını yeniden yaptırdığını duyunca, Vizendon'un yanına gelir; Süleyman Peygamberin

mabedini genişletmeye başlar. Bu iş için çok mal harcarken bir

şahıs gelip, "Bunun bütün gerekli malzemesini benden alın ve şu

şekilde bir mabed yaptırın." deyip, Ayasofya'nın biçimini tanımlar.

Önce yeri, kuyu derinliğinde kazarlar. Ahırkapı hizasına kadar derine

inilir. Topraktan sular çıkmaya başlar. Tam bir ay, bu temel

içinde ateşler yakıp, kurşun eritip dökerler. Bu kurşun, temelde

yıllarca durur. Sonra Ignados adında bir mühendisin talimatı ile

30.000 işçi, 7.000 hamal ve 3.000 usta toplanır. Bunlar bir

birleriyle görüşüp kurşun temel üzerine direkler, kemerler ve

tonoz kubbeler yaparlar. Altı su olduğundan depremden

korunması için önce temeli bu taraftan tamamlanır. Sarnıç, su

ile doldurulur. Sonradan bazı yerlerine tamir için kayıklar koyulur.

Bu kayıklar halen durmaktadır. Ta Ayşe Sultan Sarayı, Hasan Paşazadeler,

Kadı Mehmet Kethüda, Arslanhane, Saray Meydanı,

Enderun Gebehanesi ve Soğukçeşmelere kadar olan sarayların

altı bütünüyle boştur ve tatlı su ile doludur.

Ayasofya'nın tam ortasında bakır kapaklı bir kuyu ağzı vardır.

Cemaat buradan kovalarla su çekip içer ve susuzluğunu giderir.

Sonra Ayasofya'nın dört tarafının duvarlarına başlanır. Bunun genişliğini

ve ölçülerini seyreden hayran olur. Ayasofya'nın yapılış

şekli öyle anlatılır ki, yedi iklimde olan çok değerli taşlar sanki

binanın temeline konmuş, çok ağır olanlar ağır çekim bilgileri ile

yükseltilmiş, renkli mermerler ve sütunlarla tamamlanmıştır.

Her taraftan gemilerle, büyük mermerler taşınmış, bilgili ustalar

taşlarını düzeltmiştir. O kadar özenli ve hesaplı çalışılmıştır ki,

binanın yarısı yedi yılda tamamlanmıştır. Pek çok taş Ayasluğ

ve Aydın'dan getirilmiştir.

Renkli mermerler Karaman, Şam ve Kıbrıs adalarından; binlerce

 bal renkli, zeytin renkli, sarı ve mermer renkli yüksek

sütunlar Atina yakınındaki seyir yerlerinden ve çoğu da Marmara

adasından getirilmiştir. Yüzlerce mimar ve mühendis, binanın

çeşitli bölümlerinde ustalık yapmış ve binlerce bahşiş alacak

hünerler göstermiş. Bütün bu mimarların öncüsü, mimar Ignados

imiş. Onun gösterdiği yolda çalışılırmış.

Nihayet bu büyük yapı Kisra'da olduğu gibi, dört ana kemer ayaklarına

kadar tamamlandığında, bir gece mimarbaşı olan Ignados

kaybolur. Kıyafet değiştirip Kızü Elma (İtalya'nın başkenti olan

Roma) diyarına gider. Orada da papanın izni ile bir kilise yapımına

başlar.

O kilisenin de yarısını yedi yılda tamamladıktan sonra, bir gece

oradan da kaçıp istanbul'a gelir. Burada mabedi yaptıran tarafından

azarlanır. Ignados, "Böyle binaların temellerinin sağlam

olması gerekir. Kaçmasam, binanın bitirilmesi için, zorlanacaktım,

o zaman da sağlam olmazdı." der. Soma binanın yapımına

yeniden başlar.

Yüz mermer üzerine kubbeler ile iki tabaka dikine direk

üzerine yarım daireler ve üstüne gök kubbe gibi tersine

dönmüş kâse şeklinde büyük bir kubbe yapılır ki, dünya üzerinde

böyle bir kubbe görülmemiştir. Bu kubbenin tam tepesine yüz iskender

kantan ağırlığında altın bir haç konur; bu haç güneş ışığından

parlayınca ta Alemdağı'ndan, Keşiş ve Istıranca dağlarından

görülür.

Ayasofya'nın tamamen bitmesi 40 yıl sürer. Sonra içine ve dışına

on bin kişi görevlendirilir. Hatta Hazreti Peygamber'in dünyaya

gelişinden 945 yıl önce, Büyük iskender zamanında Yunanlılar,

Mısır'ı Kıptîlerin elinden alıp Ayasofya'ya vakfederler. Ayasofya

öyle ünlü bir yapı olur ki, Hıristiyanların önemli bir merkezi haline

gelir.

Sonra Hz. Peygamber'in doğduğu gece meydana gelen büyük zelzeleden

Kisra, Kızıl Elma ve Ayasofya'nın kubbesi yıkılır. Bir

süre sonra, Hızır Aleyhisselâm'ın hatırlatması ile, Bursa'da oturan

üç yüz kadar keşiş, rahip Bu Hayra'nın öncülüğünde Mekke'ye

gelir, o zamanlar henüz küçük yaşta olan Hz. Muhammed'in

ağzından bir miktar tükürük ile mübarek ellerinin örneklerini

alırlar. Ebu Talib'in el yazısı ile ceylan derisi üzerine çizilmiş

bu örnek, halen bir kumda saklıdır.

Sonuç olarak Hz. Peygamberin ağız suyundan, zemzem suyundan

ve Mekke'nin temiz toprağından bir miktar alan papazlar istanbul'a

gelirler. Ayasofya'nın kubbesinin yıkık bölümünü tamire

başlarlar. Hz. Peygamber'in tükürüğü ile yapılan yer, kubbenin

kıble tarafında otuz iki nakışlı olarak halen bellidir ve bunu bilenler

o yere baktıklarında, "Allahümme salli âlâ Muhammed" derler.

Çünkü bu bölüm, kubbenin öteki bölümlerinden daha parlaktır.

Fetih'ten sonra Fatih, "Bu kubbe, Hz. Peygamberin ağzının

suyu ile ayakta tutuldu." diye ta kubbenin ortasına bir zincir ile atan

top asmıştır ki, bunun içi elli Rum kilesi buğday alır. Bu top atanda

Hz. Hızır'ın ara sıra dini bütün salih Müslümanlar ile buluştuğu

söylenir.

 

SEYAHATNÂMEDEN SEÇMELER...

 

 

Bugün 33 ziyaretçi (200 klik) kişi burdaydı!
Site Sahibi : Enes Okay
Açılış Tarihi: 12.01.2011


Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol