EN YENİLER

Dost Siteler

buyuk-osmanli-devleti

OSMANLI'DA NEDEN HEYKEL VE ROMAN YOK

OSMANLI'DA NEDEN HEYKEL VE ROMAN YOK...?


Sanat silahtan Çok Daha Önemlidir "İmha" yerine "inşa" eder ve son derece kalıcı sonuçlar verir. Buna rağmen acaba neden

Osmanlılarda roman ve heykel yoktur?

Biliyoruz ki, Rus, kendi mitini ve muhitini inşa etmiş romanla...

Batı, "hayat mücadeledir" görüşünün esaslarını yansıtmış romanda; "Robenson"larında, "Seksen Günde Devr-i Âlem'lerinde felsefesini aktarmış... Geçirdiği tarihî istihaleleri dökmüş heykele, resme...

Dünkü Amerika, serüvenciliğini yansıtmış sinemaya, sanatı kullanarak kendine bir tarih bile inşa etmiş, sığır çobanlarını

kahraman olarak yutturmuş dünyaya...

Bunlar doğrular. Yani sanatın, özellikle de romanın ve sinemanın gücü inkâr edilemez.

 

Sinema, Osmanlı döneminde zaten yoktur. Geriye kala kala romanla

heykel kalıyor tartışmaya açık... Soru da işte buradan doğuyor:

"Osmanlılarda neden heykel yok, roman yok?" sorusu...

Osmanlı'da romanın, yahut bildiğimiz anlamda heykelin olmaması kuşkusuz sanatın olmaması değildir. Roman yok, ama onun yerine dört bin yıl öncesinden başlayarak eski devirleri, eski hayalleri güne taşıyan Hint masalları, destanları var. "Siret-i Anter, Bin Bir Gece,"vesaire. Nihayet hepsinin aktığı ibret ummanı: Kıssalar,

menkıbeler...

Resmin alternatifi hat, ebru, çeşmibülbül... Osmanlı'nın hayatı

sanat...

Heykelin alternatifi, en basitinden mezar taşları... Fakat roman: O

bambaşka bir konu...Bence, Osmanlı'nın uzun süre romana karşı direnmesinin ve hiçbir

ilgi bağı kurmamasının asıl sebebi, romanın yüklendiği misyonda

aranmalı.

Romanın misyonu teşhir, teşhirin malzemesi ise aşırı merak, yani

tecessüstür.

 

Roman mütecessis, meraldi; her topluluğa, hatta her eve girmek,

her aksaklığı, her kusuru bulmak ve her şeyi herkese göstermek

iddiasında...

Oysa İslâm'da hem teşhir yasaktır, hem kusurları ifşa, hem de aşırı

ve gereksiz tecessüs...

İslâm'da teşhir yok, ifşa yok; bunun yerine tespit, ispat ve ikaz var.Osmanlı kendini teşhir ve ifşa etmekten kaçındı. Düzelmeyi tespitte,ispatta ve ikazda aradı. Koçi Bey Risalesi ve benzerleri kendi çağı içinde düşünülürse bu konuda oldukça çarpıcı ve yapıcı örnekler...

Burada bir tespit yapmak istiyorum:

 

Osmanlı'nın namus telâkkisi bütün aileyi, hatta bütün toplumu

mukaddes bir sır perdesine sarar ve toplum, sırrını, sadece nâmahrem olmayan nazarlara açardı.

Bu hem insanî bir yaklaşımdır, hem de İslâmî...Hatırlayalım ki, Batı'nın ilk romanlarından biri "Topal Şeytan"dır.

Roman kahramanı evlerin çatısını açmış dünyaya sesleniyor:

"Buyurun siz de bakın!" diyor. Ve oturma salonlarından hızla yatak odalarına geçen tecessüs, ifşa ve teşhir mızrağıyla mahremiyeti kalbinden vuruyor.

 

Sonuç: Aile mahremiyetinden sonra ailenin de çöküşü...

Batı toplumlarında bunun etkisi var. Mesela bize göre boşanma oranı çok yüksek. İntihar vakaları ve uyuşturucu bağımlılığı da öyle...

Tabii romanın tahrip kalıbı olmaktan çıkarılıp Müslümanlaştırılması

mümkündü. Bu da yeni yeni yapılıyor.Heykele gelince... Osmanlı'da klâsik manada heykel yoktur. Çünkü

Osmanlı, bediî zevklerde bile ebediyet arayan vahiy medeniyetine mensuptur. Dünyayı ahiretin tarlası sayan bir kültürün çocuğudur o... Vahiy medeniyetinin çocuğu fani zevkleri tatmin uğruna

Yaratıcıya nispet gibi bir abesiyetle meşgul olmaz.

Osmanlı heykel dikmek yerine ebedî âbideler dikmeyi seçti. Muhitini baştan başa çeşmelerle, kubbelerle, sebillerle, köprülerle, hanlarla, kervansaraylarla, aşhaneler, bimarhanelerle süsleyip, bunların

bekası için vakıflar vücuda getirdi.

Onun nazarında ebedileşmenin ölçüsü faydasız bir heykel yontmak değil, bir mabede imza atmak ya da insanlığın hayrına hizmet edecek bir medreseye kubbe çakmaktı.

 

Özenle yontup her birini sanat eserine dönüştürdüğü mezar taşlarında bile ebediyet emelinin yansımaları açıkça görülür.

Öte yandan bugün müzelerde zevkle seyrettiğimiz şaheser beşiklerde insana verdiği değerin ölçüsü saklıdır.

Şu tespiti yapmakta mahzur yok: Osmanlı, "Beşikten mezara ilim" emrine uygun olarak, san'atı beşikten mezara kadar bütün hayata yaymış, ancak faydacılığı esas almıştır.

Bu idrak olmasaydı, hâlâ kullanılabilir durumda bunca tarihî eser

bize miras kalır mıydı?

 

KAYNAK

YAVUZ BAHADIROĞLU - BİZ OSMANLIYIZ

 

 

 

 

Bugün 35 ziyaretçi (264 klik) kişi burdaydı!
Site Sahibi : Enes Okay
Açılış Tarihi: 12.01.2011


Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol