EN YENİLER

Dost Siteler

buyuk-osmanli-devleti

SİNA ÇÖLÜNÜ ONÜÇ GÜNDE GEÇEREK MISIR'IN FETHİ

YAVUZ SULTAN SELİM HAN'IN ORDUSUYLA, SİNA ÇÖLÜNÜ ONÜÇ GÜNDE GEÇEREK MISIR'IN FETHİNE KADAR UZANAN AKILALMAZ HADİSE...
Yavuz, Mısır Memlükleri’nden, daha önce İran’a yardım etmeyeceklerine dâir ahid almıştı. Onlar, bu ahdi bozduklarından üzerlerine yürüdü. Memlûk ordusu ile Mercidabık Ovası’nda karşılaştı. Onları, kesin bir şekilde mağlûb etti.

Ancak, bu zaferin ikmâli için Mısır’a ulaşması stratejik bir zarûretti. Bunun içinse korkunç Sînâ Çölü’nü geçmek gerekiyordu. O, bu güç işi, hiçbir zâyiat vermeden, herhangi bir ikmâl güçlüğü çekmeden onüç günde başardı. Büyük bir askerî dehâ sayılan Napolyon bile, Yavuz’dan üçyüz yıl sonra bu işi başaramamış ve Fransız askerleri susuzluktan çıldırarak birbirlerini vurmuşlardır. Birinci Cihân Harbi’nde, yeni tekniğin verdiği imkânlarla bile bu çölün, ancak onbir günde geçilebilmiş olması düşünülürse, Yavuz’un yaptığı işin azameti daha iyi anlaşılır.

Paşalar ve askerde bu çölün nasıl geçilebileceğine dâir büyük tereddüdler vardı. Bu amansız çöl, sanki gündüz cehennem; gece ise, bir buz diyârı idi. Artı 50 ile, eksi 20 arasında değişen bir iklîme sahipdi. O sanki kumdan bir denizdi.

Lâkin Yavuz’un azmi ve kat’î kararı ile çöle girildi. Bir müddet sonra Yavuz, atından indi, yürümeye başladı. Askerî erkân, hayret ve dehşet içinde idi. «Atların bile kanının kaynadığı, zor yürüdüğü bu çölde Sultan, niye atından indi, yürümeye başladı?» diye fısıltılar başladı.

Bu dehşet içinde askerî erkân da, atlarından inip yürümeye başladı. Paşalar, Yavuz Han’ın can-ciğer arkadaşı Hasan Can’a:

“–Ne olur Hünkâr’a sor. Bu acep ne işdir?” dediler.

Hasan Can, Yavuz’a merakla, bu hâlin neyin nesi olduğunu sorunca, Yavuz:

“–Hasan görmüyor musun; önümüzde Allâh’ın Rasûlü Fahr-i Kâinât -sallâllâhü aleyhi ve sellem- Efendimiz yürüyor?!. O Âlemler Sultanı yaya yürürken biz nasıl at üzerinde olabiliriz?..” dedi.

Yavuz’un aşağıdaki şiiri de, O’nun, Allâh Rasûlü -sallâllâhü aleyhi ve sellem-’e karşı olan hürmet ve muhabbetini ne güzel ifâde eder:

Ey kerem kânı Rasûl-i Kibriyâ

Kemterindir bu Selîm-i pür-hatâ

Dergehinden ilticâ eyler atâ

El-meded vey ma’den-i nûr-i Hudâ

İşte bu büyük muhabbet ve hürmetin bir bereketidir ki, Yavuz ve ordusu, girmiş oldukları korkunç Sînâ Çölü’nü, bir bulutun altında, Allâh Rasûlü -sallâllâhü aleyhi ve sellem-’in rûhâniyetleri ile onüç günde geçtiler. Mısır’ı fethettiler.

Yavuz, 22 Ocak 1517’de Memlükleri, Ridâniye’de tekrar mağlûb etti ve bu sûretle Mısır kat’î olarak fethedilmiş oldu.

Koca Sultan,Savaşta Can Veren Memlük sultanının cenâzesini bizzat omuzlarında taşımak fazîletini gösterdi...

 

-TARİHTEN GÜNÜMÜZE İBRET IŞIKLARI 

Bugün 30 ziyaretçi (172 klik) kişi burdaydı!
Site Sahibi : Enes Okay
Açılış Tarihi: 12.01.2011


Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol