EN YENİLER

Dost Siteler

buyuk-osmanli-devleti

SULTAN ABDÜLAZÎZ HAN ŞEHİD EDİLMESİ

SULTAN ABDÜLAZÎZ HAN (1830-1876) ~~[ ŞEHİD EDİLMESİ ]~~


İhtilâl sabahı, Dâru’s-seâde ağası Cevher Ağa, Pâdişâh’a durumu haber vermeye cesâret edemedi. Haberi, Pertevniyal Vâlide Sultan’a iletti. O da Sultan Abdülazîz Han’a bildirdi. O sırada yeni pâdişâhın cülûs topları atılıyordu. Abdülazîz Han annesine:

“–Bunlar beni III. Selîm’e mi döndürecekler? Ben bunu kimlerin yaptığını biliyorum…” diyerek ihtilâlcileri tek tek saydı. Sonra dilinden:

“–Ben bu felâketi, çok kere rü’yâmda gördüm.. Takdîr-i ilâhî böyle imiş!..” ifâdeleri döküldü.

Sultan Abdülazîz Han, sağanak yağmur altında kayıklarla Topkapı Sarayı’na götürüldü. Şahsî serveti, hanımların kulaklarındaki küpelere kadar ihtilâlciler tarafından yağmalandı. III. Selîm’in odasına götürüldü. Abdülazîz Han:

“–Beni amcam gibi burada bitirmek istiyorlar!” dedi.

Üç gün kuru tahta üzerinde aç ve susuz olarak bırakıldı. Islak elbiselerinin değiştirilmesine dahi izin verilmedi.

Daha sonra kendisi için ayrılan odaya geçirildi. Fakat Sultan Abdülazîz Han, V. Murâd’a mektup yazarak Beşiktaş’taki Fer’iyye Sarayı’na naklini talep etti. Arzusu yerine getirilerek oraya nakledildi.

Ancak tahttan indirmekle birlikte Sultan’ı öldürmeyi de iyice kafasına koymuş bulunan Hüseyin Avni Paşa, pehlivan yapılı üç cânîyi Fer’iyye Sarayı’nda kasden bahçıvanlıkla vazîfelendirdi. Bunlar, 4 Haziran 1876 sabah sularında Abdülazîz Han’ın odasına girdiler. Abdülazîz Han, bir müddet kendilerine karşı koymaya çalıştıysa da muvaffak olamadı. Zorbalar, işlenilen bu fecî cinâyete intihar süsü vermek için O’nun bileklerinin damarlarını kestiler. Sonra da hiçbir şey yokmuş gibi gizlice işlerinin başına döndüler.

Bir müddet sonra Vâlide Sultan, oğlunun kanlar içinde yerde yattığını gördü ve ağlamaya başladı. O sırada Hüseyin Avni Paşa, tertiplediği katlin neticesini almak için saraya geldi. Abdülazîz Han’ın daha ölmemiş olduğunu görünce O’nun saray karakolunun kahve ocağına götürülmesini emretti. Böylece henüz can çekişen Sultan’a doktor müdâhalesini geciktirdi. Nihâyet mazlûm Sultan, cânîler çetesi Hüseyin Avni, Mithat ve Rüşdü Paşalar’ın gözleri önünde şehîden vefât etti..

Rahmetullâhi Aleyh!..

Sultan Abdülazîz Han’ın hunharca katli üzerine kızkardeşi Âdile Sultan’ın yüreğinden şu ızdırap dolu yanık mısrâlar dökülmüştür:

Cihân mâtem tutup kan ağlasın Abdülazîz Hân’a

Meded Allâh, mübârek cismi boyandı kızıl kâna!..

Nasıl hemşîresi bu Âdile yanmaz o hâkâna,

Ki kıydı bunca zâlimler karındaş-ı cihân-bâna…

Sultan Abdülazîz Han’ın hunharca şehîd edilmesinden oniki gün geçmişti. Bir subay olan kayınbiraderi Çerkez Hasan, Sultan Abdülazîz’in uğradığı felâkete tahammül edemeyerek Mithat Paşa Konağında toplantı halinde bulunan vekiller heyetini bastı. İlk hamlede Avni Paşa’yı katledip Sultan Abdülazîz Han’ın intikâmı aldı. Ardından Rüştü Paşa’yı ve bir yâveri de öldürdü. Kendisi de, ertesi gün Beyazıt’ta asıldı.

İhtilâlci çete, fevkalâde zekî ve hüsnüniyet sahibi bir pâdişâh olan Abdülazîz’in vefâtını, bir cinâyetle değil de, intihar sûretinde göstermek için tehdîdle bir rapor tanzîm ettirtti.

Askerî hazırlıklar dolayısıyla devletin borcunun artmış olmasını dillerine dolayarak Sultan Abdülazîz’i müsriflikle ithâm edenler vardır. Fakat bu doğru değildir. Zîrâ Sultan Abdülazîz, askerî yatırımların pek çoğunu başta saray mensubları olmak üzere teb’anın teberrûları ile karşılamıştır. O, dünyâdaki gelişmeleri ânında takip etmiş, Amerika’dan uzun menzilli Martini Henry tüfeklerini getirtmiş ve bunların Türkiye’de yapımını sağlamıştır. Daha sonra meşhûr “Plevne Müdâfaası” bu silâhlar sayesinde gerçekleşebilmiştir.

Sultan, fevkalâde hassas, intizamlı, bilgili, selîm muhâkeme sahibi bir zâttı. Ressamlar dergisinde yayınlanmış olan, eliyle çizdiği gemi krokileri, O’nun intizam ve hassasiyetinin şaheser misâlleridir. Beste yapan, mûsikîye âşinâ olan, şâir, san’atkâr mizaçlı Sultan, bu derecede rakîk kalbine rağmen, harpçı bir pâdişâhdı. Rûhu fütûhât arzularıyla doluydu. Kırım’ı geri alacaktı. Bütün hazırlıklarını tamamlamıştı. Lâkin gizli düşman faâliyeti devreye girmiş, dört küskün adamını O’nun aleyhine ittifâka sevketmişti. Sultan, ihtilâlcilerin başı olan Hüseyin Avni Paşa’yı tâyin ederken:

“–Bu adamın gözleri hiç hoşuma gitmiyor!” sözüyle müstakbel felâketi sezdiğini göstermiş, lâkin gerekli tedbîrleri almakta basîretli davranamamıştı.

Burada Hazret-i Peygamber -sallâllâhü aleyhi ve sellem- Efendimiz’in:

“Hâlis insan, (dâimâ) büyük bir tehlike üzerindedir!” hadîs-i şerîfini hatırlamak lâzımdır.

Nitekim Sultan Abdülazîz’in fecî bir sûrette hunharca ortadan kaldırılması da, bu hadîs-i şerîfte işâret edilen tehlike sebebiyle olmuştur. Ancak bu oluş, O’nun şahsından ziyâde milletin kaderiyle alâkalı bir ilâhî takdîrden başka türlü îzâh olunamaz. Zîrâ Sultan Abdülazîz’in fecî katli, millî târihimizin en önemli bir dönüm noktası olmuştur.

 

-TARİHTEN GÜNÜMÜZE İBRET IŞIKLARI 

Bugün 33 ziyaretçi (206 klik) kişi burdaydı!
Site Sahibi : Enes Okay
Açılış Tarihi: 12.01.2011


Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol