EN YENİLER

Dost Siteler

buyuk-osmanli-devleti

Osmanlı'da Kadınların Hukukî Şahsiyeti

Osmanlı'da Kadınların Hukukî Şahsiyeti


Belirli istisnalar dışında, hemen her dönemde kadın ile erkek sayısı birbirine yakın olmasına ve kadınla erkeğin, hayatın hemen her safhasını paylaşmalarına rağmen, tarihî kaynaklarda kadınlardan hak ettikleri nispette bahsedilmemiştir. Bu sebeple tarihteki birçok kadının gerçek hayatı hakkında bilgi sahibi olunamadığı gibi, onların insanlık tarihine yaptıkları katkılar da genellikle meçhul kalmıştır. Bu eksiklikler, zaman zaman onlar hakkında yanlış ve noksan bilgilerin yayılmasına da yol açmıştır. Bu durum Osmanlı coğrafyasında yaşayan kadınlar için de sözkonusudur. Haklarındaki gerçekler tam ve doğru olarak anlatılmadığı/bilinemediği için, onlar içte ve dışta -genellikle Batı toplumlarında- eksik hattâ çok yanlış tanıtılmıştır. 

 

Eksik ve yanlış önyargılara göre kadınlar; üretime hiçbir katkısı olmayan, bilakis hazırdan yiyen, yöneten değil yönetilen kişilerdir. Hiçbir konuda söz hakkı bulunmayan, hukukî statüsü olmayan, mal-mülk dahi edinemeyen, sadece evde yemek pişirip çocuk bakan, dışarıya çıksa da, kocasından üç adım geriden yürüyen kadınlar, bir nevi ikinci-üçüncü sınıf insan durumundadır. Kısacası Batılı zihniyete göre, geçmiş toplum hayatında 'kadının adı yok'tur. 

 

Amerikalı tarih araştırıcısı Ronald C. Jennings 1975 yılında, Osmanlı şehirlerinin idarecileri olan 'kadı'ların yönetimleri sırasında tutmuş oldukları kayıtları (Kadı Sicilleri veya Şer'iye Sicilleri) incelemek üzere Kayseri'ye gelir. 'Kayseri Kadı Sicilleri'nde rastlamış olduğu belgelere göre şehirdeki bütün kadınlar; kendilerine mülk edinebiliyorlar, onları satabiliyor, hattâ ticaret yapabiliyorlardı. Kendilerinin veya bir yakınlarının kurmuş oldukları vakıflarda idarecilik yapıyor, büyük miktardaki paraları yönetebiliyorlardı. Bunlara benzer daha pek çok hak ve hürriyetin yanında, sahip oldukları bazı hukukî hak ve yetkiler de vardı. Bunların başında, hukukî şahsiyetleri geliyordu. Buna göre bir kadın; yanında kocası, babası veya ağabeyi, yani bir erkek akrabası olmadan, mahkemeye gidip kendisine haksızlık eden bir kişiyi dava edebiliyor, kadı karşısında yazılı veya sözlü ifade verip hakkını arayabiliyor, suçluyu mahkûm ettirebiliyordu. Ama dilerse bu işi, kendisine vekil tayin ettiği birisi aracılığıyla da yapabiliyordu. Ayrıca mahkemede şahitlik yapabiliyor, hattâ –bilinenin aksine- kocasından boşanabilmek için davacı bile olabiliyordu. Üstelik bütün bu hak ve yetkiler Osmanlı hukuk sisteminin de tâbi olduğu İslâm hukukuna dayanıyordu.

 

Jennings karşılaştığı bu bilgileri hemen yazıya dökmüş ve kadınların sosyal, ekonomik, hukukî durumlarını ele aldığı, altmış sayfalık makalesinde, Anadolu'da kadının hiç de sanıldığı gibi toplum hayatının dışında olmadığını ortaya koymuştur. 1990 yılında yazdığı diğer bir makalede ise, bu defa incelemekte olduğu Trabzon'da, kadınların kendi mal ve mülklerini vakıf yoluyla bağışlamak suretiyle hem sosyal hem de ekonomik hayata nasıl katkıda bulunduklarını ortaya koymuştur.Kadınların bilinenin dışındaki bu durumları, daha sonra Batılı başka araştırıcılar tarafından da çeşitli makale, kitaplarda belirtilmiş, sempozyumlarda dile getirilmiştir. Bu konudaki çalışmalar artarak devam etmektedir.

Dr. Mümtaz AYDIN

KAYNAKLAR:

Ronald C. Jennings, "Women in Early 17th Century Otoman Judicial Records The Sharia Court of Anatolian Kayseri", Journal of the Economic and Social History of the Orient 18 (1975), 53-114.

Ronald C. Jennings, "Pious Foundations in the Society and Economy of Otoman Trabzon, 1565-1640" Journal of the Economic and Social History of the Orient 33 (1990), 271-336.

Gerber Haim; "Bir Osmanlı Şehri Olan Bursa'da Kadının Sosyo-Ekonomik Statüsü (1600–1700), (Çev. Hayri Erten)


Bugün 27 ziyaretçi (115 klik) kişi burdaydı!
Site Sahibi : Enes Okay
Açılış Tarihi: 12.01.2011


Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol