EN YENİLER

Dost Siteler

buyuk-osmanli-devleti

FATİH SULTAN MEHMED'İN KIŞ SEFERİ

FATİH SULTAN MEHMED'İN KIŞ SEFERİ...
Fâtih
, Boğdan (Moldavya/Kuzey Romanya) seferinden dönüp, Edirne'ye geldiğinde (1476 sonları) Macar hududundaki akıncı komutanlarından Mihaloğlu Ali Bey'den sınır ahvalini bildiren bir rapor geldi. Raporda, Macarların sınırdaki faaliyetleri bildiriliyordu. 

Macar kralı Mathias Korvin Türklere karşı gerek Macar hududunun, gerek orta Avrupa’nın kilidi sayılan Belgrad'ın emniyetini temin için, Morava'nın Tuna'ya karıştığı nokta karşısında üç kale kurdurduğu gibi, Türklerin Belgrad'ı tehdit eden iki mühim kalesine de taarruza geçmişti. Bu iki Türk kalesinden biri Belgrad'ın batısındaki ve Sava nehri üzerinde bulunan “Sabaez” (Böğürdelen) istihkâmı ve diğeri de yine Belgrad'ı hedef alan Semendire kalesidir. Bunların birincisi 1471 tarihinde Fâtih'in emriyle birdenbire sevkedilen 20 bin asker tarafından Macarların taarruzlarına rağmen büyük bir süratle inşa edilmiş bir Osmanlı kalesidir (1). “İslâm ucunda (sınırında) durup, müslümanlara ezâ etmek” (2), maksadıyla yapılan kalelerin etraflarına geniş ve derin hendekler kazılmış ve Tuna'dan açılan kanallarla bu hendekler su ile doldurulmuştu. Aynı zamanda da kaleler gelecek muharebelerde Türklere karşı bir ileri karakol gibi kullanılacaktı (3). 

 

Fâtih, Boğdan seferinden henüz yeni döndüğü halde, hiç durmadan tekrar sefere çıktı. Gerçi kış mevsimi gelmiş, kar ve buzdan yollar kapanmış olduğundan sefer zamanı değil idi. Lâkin sefere çıkılmadığı veya tehir edildiğinde âfet ve tehlike olduğundan, mevsimin kış ve havaların soğuğuna bakılmaksızın o kale üzerine gidilmesine ve yıkılmasına karar verildi. Büyük tarihçi ve Şeyhü'l-İslâm Sadeddin Efendi'nin ifadesiyle “o günlerde öyle kar yağmıştı ki, yüksek dağların tepeleri yığılan karlarla âdeta gökyüzüne değmişti. Yolların buz tutmuş olması, seferin meşakkat ve güçlüğü, şehirlerde kalmayı, kışın geçmesini beklemeyi gerektirirken, o, kış seferinin zorluklarına katlanmayı “Saadet-i dareyn”, iki cihanda da mutlu olmak için uygun görmüş, Cenâb-ı Hak'ın dergâhına tevekkül ve Fahr-i Resul ruhâniyetine sığınarak sefere çıkmıştır (4). Kar o kadar fazladır ki, “atlı yürüse çığırdan çıkamazdı. Ve hem kar atın üzengisinden dahî yukarı idi (5). Buna rağmen bin meşakkatle hisarların olduğu mahalle vardılar (6). 

 

Tuna kıyılarına geldiğinde, umulmadık bir manzara ile karşılaştılar. Tuna soğuktan donmuştu (7). Güya ki, Sani-i Hakim Tuna nehri üzerine cisr-i billuriye (billur köprü) çekmiş ve Osmanlı askerleri bu buz köprüsünün üzerinden geçmişti (8). Ondört karış kalınlığında buz tutan Tuna üzerinden toplar bile geçti (9). Mevsimin şiddetini Kemal-paşazade çok beliğ ve veciz mısralarla anlatır: 

 

Bozarub benzi sermadan semânun 

Yanakları göğermiş asuma¬nın 

Soğuktan elleri düşmüş çınarun 

Ayakları kurumuş cuy bârun”. 

 

Düşmanın kaleyi savunmak için yaptığı hendeklerdeki su da donmuştu. Biraz direnmek istemişlerse de Osmanlı ordusunun “pençe-i şikencesinde makhur olup” çaresiz olarak kaleleri teslim etmişlerdir. Teslim alınan kaleler derhal yıkılıp, yerle bir edilmiştir (1-Ocak1477). 

 

Kendini rahat ve rehavete kaptırmamış, her an her şeyden ayrılmaya hazır, vereceği mücadelenin doğuracağı sıkıntıları, önceden yaşamaya alışmış ve bir asker gibi her an sefer emrini bekleyen bu dinamik ruhların kan ve terleri üzerine cihangirâne bir devlet kuruldu. 

 

Yıldırımlar gibi karanlık çağların bağrına inen bu insanlar rahatı zahmette, diri kalmayı ölüm ve ötesindeki herşeyi hakir görmekte, ebed-müddet varolmayı şartlara göre kendilerini yenilemekte gördü ve tersyüz edilmiş birer güç haline geldiler (10). 

Dünün fatihleri milletlerine ve insanlığa hizmet için gün, saat, mevsim beklememiş, şartların namüsait oluşu onları yüce idealleri için koşmaktan alı koymamıştır. Yarını fethedecek fatihler de bu evsafta insanlar olacaktır. 

 

Kaynaklar: 

1) İ. Hami Danişmend; İzahlı Osmanlı Tarihi Kronolojisi, ist. 1947, C. 1. S. 336. 

2) Mehmet Neşri; Neşri Tarihi, Ank. 1987,c.2. s. 833. 

3) Hoca Saadeddin Efendi, Tac'üt—Tevarih, İst. 1280, c.2, s. 561. 

4) S. Tansel; Osmanlı Kaynaklarına Göre Fâtih, Ankara 1985, s. 187. 

5) Aşıkpaşazâde; Tevarih-i Al-i Osman, ist.1332,s. 186 

6) Mehmed Hemdemi Solakzade; Solakzâde Tarihi, ist. 1297, s. 256. 

7) Tursun Bey; Tarih-i Ebu’l-Feth, İst. 1977, s. 173. 

8) Saadeddin Efendi, a.g.e. s. 561. 

9) İbn Kemâl; Tevarih-i Al-i Osman, VII, defter, Ank. 1957, s. 416. 

10) M. Abdülfettah Şahin; Yitirilmiş Cennete Doğru, İzmir, 1988, s. 10.

 

 

Bugün 20 ziyaretçi (22 klik) kişi burdaydı!
Site Sahibi : Enes Okay
Açılış Tarihi: 12.01.2011


Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol